12 Kasım 2015 Perşembe

Sıradışı Bir Kitap: Bizden Olmayanlar

         
 
       Türkçe dilinde yazılmış ilk ve tek etraflı menhec kitabı "Bizden Olmayanlar" geçtiğimiz aylarda Dâru's-Sunne Mescidi tarafından yayınlandı.
       
       Kısa zamanda olumlu ve olumsuz birçok tepkiler alan kitap, Sâlih Selefîn itikâdî ve amelî menhecini Kur'ân ayetleri, hadis-i şerifler, sahabe, tabiin ve sünnet imamlarının sözlerinden deliller ile ortaya koyarken, bâtıl mezheplere sapmış birçok Müslümanın sahih akideyle tanışmasına vesile olmuş, diğer taraftan da üstünlüğüne şahitlik edilmiş ilk üç asır Müslümanlarının yaşam tarzını yanlış lanse etmeye çalışanları deşifre ettiğinden bazı grupların tepkisiyle karşılaşmıştır.
 
     Yabancı kaynaklardan beslenen kimi yayın kuruluşları tarafından kitap ve yazarı aleyhinde servis edilen karalama eylemleri, birçok kitapçıyı ürküttüğünden sınırlı bazı kitap satış merkezlerinde satışa sunulan "Bizden Olmayanlar" kitabına www.sahihkitap.com sitesi üzerinden sipariş verebilirsiniz.
 
        Peki "Bizden Olmayanlar" kitabı ne anlatmak istiyor, konusu nedir? Müellifi, kitabın içeriği hakkında da ayrıntılı bahsettiği mukaddimesinde şöyle demektedir: 
 
        Muhakkak ki dinde hak ile bâtıl arasında kesin çizgiler vardır. Hak ile bâtılın safları birbirinden ayrıdır. Hakka tâbi olmak isteyenler net çizgilere uyarak bâtıldan teberri etmeli, ateşten sakındığı gibi ondan sakınarak uzak durmalıdır. Nitekim Enes radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

ثَلاَثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلاَوَةَ الإِيمَانِ: أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا، وَأَنْ يُحِبَّ المَرْءَ لاَ يُحِبُّهُ إِلَّا لِلَّهِ، وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ

Şu üç şey kimde bulunursa imanın tadını bulur: Allah ve rasulünü, bu ikisi dışındaki herşeyden daha fazla seven, bir kimseyi sadece Allah için seven ve Allah kendisini ondan kurtardıktan sonra küfre dönmekten tıpkı ateşe atılmaktan nefret ettiği gibi nefret eden.”[1]
Bâtıldan ve bâtıl ehlinden nefret etmeyen, bâtıla hoşgörü duyan, zikrettiğimiz kesin çizgileri koymayan kimse hakkın ehlinden olamaz.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun.” (Tevbe 119)
Ali radıyallahu anh de şöyle demiştir: “Şayet bir kimse bütün ömrünü oruçla ve namazla geçirse, sonra (Mekke’de) rükn ile makam arasında öldürülse, kıyamet günü elbette Allah onu, doğru yol üzerinde olduklarını düşündüğü kimselerle beraber haşreder.”[2]
Ali radıyallahu anh’ın bu sözü, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisine muvafıktır: Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh dedi ki: “Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: “Ey Allah’ın rasulü! Bir topluluğu seven fakat onlara katılamayan kimse hakkında ne dersin?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”[3]
Muhakkak ki bu hadise göre; nebîleri, sadıkları, şehitleri, velîleri, salihleri seven onlarla beraber olduğu gibi, Allah ve rasul düşmanlarını, kafirleri, müşrikleri, münafıkları, bid’at ehlini, fasıkları seven de onlarla beraberdir. Şüphesiz hakkın tarafında olmak için hakkı bilmek, batıldan uzaklaşmak için de batılı bilmek zorunludur.
Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh şöyle demiştir: “Kabe’nin rabbine yemin ederim ki, Arapların (müslümanların) ne zaman helak olacağını anladım. İşlerinin başına Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sahabelik yapmamış ve Cahiliyye’yi bilmeyen kimseler gelirse, İslam’ın bağları birer birer çözülür.”[4]
Haris b. Havt el-Leysî, Ali radıyallahu anh'e şöyle dedi: “Aişe, Talha ve Zubeyr'in (Allah hepsinden razı olsun) batıl üzerinde toplanacaklarını mı zannediyorsun?" Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ey Haris! İş sana karışık gelmiş! Aşağı bakarsan yukarıyı göremezsin. Hak ve batıl kişilerle tanınmazlar! Sen hakkı öğren, hakkın ehlini de bilirsin. Batıl'ı öğren, onun da kimden geldiğini anlarsın!"[5]
Bâtıl bilindikten sonra da ondan uzaklaşılması zorunludur:
Amr b. el-Haris’ten: “Birisi İbn Mes’ud radıyallahu anh’ı bir düğün yemeğine davet etti. İbn Mesud radıyallahu anh oraya gidince eğlence sesi işitti ve girmeden geri döndü. Neden döndüğü sorulunca şöyle dedi: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onlardandır. Kim bir topluluğun amelinden razı olursa onu işleyene ortak olur.”[6]
Abdurrahman b. Ziyad şöyle dedi: “Ebu Zerr el-Gıfari radıyallahu anh bir düğün yemeğine davet edildi. Oraya gittiğinde eğlence sesleri işitti ve geri döndü. Ona: “Girmeyecek misin?” denilince: “Ben bazı sesler işittim. Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onun ehlinden olur. Kim bir amelden razı olursa onu işleyene ortak olur” dedi.”[7]
Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir topluluğun karartısını (kalabalığını) artırırsa onlardandır.[8]
Urs b. Umeyra el-Kindî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yeryüzünde bir günah işlenildiğinde orada bulunup da bundan nefret eden orada bulunmamış gibidir. Kim de orada olmadığı halde razı olursa, ona şahit olmuş gibidir.”[9] Aynısı İbn Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edilmiştir.[10]
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَإِنْ كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ لِتَفْتَرِيَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ وَإِذًا لَاتَّخَذُوكَ خَلِيلًا * وَلَوْلَا أَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلًا * إِذًا لَأَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَاةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا
Müşrikler neredeyse seni, başkasını bize iftira etmen için sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak fitneye düşürecekler ve işte o zaman seni dost edineceklerdi. Eğer seni sağlam tutmamış olsaydık, neredeyse onlara azıcık meyledecektin. O takdirde de sana, hayatın da, ölümün de kat kat azabını taddırırdık; sonra sen, bize karşı kendine bir yardımcı da bulamazdın.” (İsra 73-75)
Bu ayetler açıkça gösteriyor ki, müşriklerin tevhid ehlini dost edinmeleri ancak tevhid ehlinin onlara meylederek fitnelerine düşmelerinden sonra olur. Bu durumda azıcık bir meyil bile Allah Azze ve Celle’nin gazabını çekmektedir. Müşriklerin, fasıkların ve bid’at ehlinin arasına girip, beraberce yaşamak mutlaka böylesi bir meyle sebep olur. İnsanın tabiati buna karşı duramaz. Allah Azze ve Celle, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in dahi kendisinin sebat ettirmesi sayesinde onlara meyletmediğini belirtmiştir. Şeklen isyan ehline benzemek, ya onlara meyletmenin bir sebebi olur yahut da onlara meyletmenin sonucudur.
Yine Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Onlar, senin kendilerine yumuşak davranmanı arzu ettiler. O zaman onlar da sana yumuşak davranacaklardı.” (Kalem 9)
Mucahid rahimehullah bu ayet hakkında dedi ki: “Onları ilahlarına bıraksaydın, onlar da seni üzerinde bulunduğun hakka bırakacak ve kendilerine meylettireceklerdi.”[11]
Bu çalışmamda Kitap ve sünnette varid olan, bâtıl ehline benzemekten yasaklama ifade eden nasları toplamaya çalıştım. Bu nasların bazısı kâfir ve müşriklere, bazısı cahiliyye ehline, bazısı münafıklara, bazısı şeytana, bazısı bid’at ehline ve bazısı da fasıklara benzemekten yasaklamaktadır. Bu benzeme türlerinin hükümleri de birbirinden farklıdır. Kitabın girişinde genel kapsamlı olarak bâtıl ehline benzemekten yasaklayan nasları ve işleyenler hakkında: “bizden değildir” denilen fiillerin ne anlama geldiğine dair açıklamalar ekledim.
Allah Azze ve Celle’den bu çalışmamı, hak ile bâtıl arasındaki çizginin netleştirilmesine vesile ve bana ahiret azığı kılmasını dilerim. Tevfik Allah’tandır.
Ebû Muâz Seyfullah Erdoğmuş el-Çubukâbâdî
28 Ramazan 1433 / 17 Ağustos 2012 Çubuk/Ankara



[1] Sahih. Buhari (16) Muslim (43)
[2] Hasen. Darimi (318)
[3] Sahih. Buhari (6169) Muslim (2640)
[4] Sahih mevkuf. Hakim (4/475) Ebu Nuaym Hilye (7/243) İbn Sa’d (6/129) İbn Ebi Şeybe (6/410) Beyhaki, Şuab (6/69) İbnu’l-Ca’d, Musned (1/344)
[5] Hasen mevkuf. Ya'kûbî, Tarih (s.192), Tûsî, el-Emali (134) Belazurî Ensabu'l-Eşraf (2/239 no: 296 ve 2/274 no: 358), el-Muhtar, Nehcu'l-Belaga (262) Meclisî Biharu'l-Envar (22/105).
* Kadı Abdulcebbar Tesbitu Delailu'n-Nubuvve adlı kitabında (1/211) muallak olarak Ali radıyallahu anh'den rivayet etmiş, Ebu'l-Muzaffer es-Sem'anî (Tefsirinde), Ragıb el-İsfehani (ez-Zeria'da) Gazali (el-Munkız, İhya ve Mizanu'l-Amel'de), Zemahşeri Keşşaf'ta, İbnu'l-Cevzi Telbisu İlbis'te muallak olarak Ali radıyallahu anh'ten nakletmişler, ilim ehli bu sözün anlamının doğruluğunu tasdikleyerek telakki bi'l-kabul ile kabul etmişlerdir.
[6] Sahih. Deylemi (5621) eş-Şenterini, ez-Zahire Fi Mehasini Ehli’l-Cezire (4/777) Zehebi, Teşbihu’l-Hamis (s.17) Ebu Ya’lâ’dan naklen: Fethu’l-Bari (13/37) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/346) Metalibu Aliye (1660) Busayrî İthaf (3297/1) Ali b. Ma’bed’in Kitabu’t-Taat ve’l-Ma’siyet’inden naklen; İbn Hacer, ed-Diraye (1015) Keşfu’l-Hafa (2588)
[7] Munkatı. İbnu’l-Mubarek, Kitabu’z-Zuhd (42) Begavi Şerhu’s-Sunne (9/149) ez-Zeylaî Nasbu’r-Raye (4/346) Abdurrahman b. Ziyad ile Ebu Zerr radıyallahu anh arasında inkıta vardır.
[8] Hasen ligayrihi. Hatib Tarih (10/40) İbn Ebi Asım, es-Sunne (1464) Ebu Amr el-Buhayri, Fevaidu’l-Muntabe Li’l-Mahledî (el yazma no:788) el-Elbani ed-Daife (4608) isnadında el-Haris b. en-Numan ve Said b. Umare zayıftır. İbn Mes’ud radıyallahu anh hadisi ile hasen derecesine çıkmaktadır.
[9] Hasen. Ebu Davud (4345-46) Taberani (17/139) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/169) İbn Kani Mucem (850) Fesevi Meşyeha (171)
[10] Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (7/484) Beyhaki (7/266) el-Uşeyb Cüz (no:27) İbn Dust, Emaliyu’n-Neccad (el yazma no: 8) Busayri, İthaf (3297/2)
[11] Taberi, Tefsir (23/534)

2 yorum:

  1. Bizden olanlarla olmayanların arasını vahyin gölgesinde tefrik eden bu güzel eseri herkesin okumasını/özümsemesini tavsiye ederim.
    Çevir sayfaları, ta ki sen de bir hakikatin güneşi parıldasın!
    Ebu Muhammed

    YanıtlaSil
  2. Allah subhanuhu ve teala ilminizi artırsın

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Kitap Kataloğu ve Fiyat Listesi

Dâru's-Sunne Kitap Katalogu